Acı çekmenin en tehlikeli evresi “acı eşiğinin aşıldığı
zamandır.” Bu bir daha asla inemeyeceğin bir basamağı çıkmaya benzer ve ilerisi
kapkaranlıktır. İnsan acıya maruzken mazlumdur. Ama bu ezik bir mazlumluk
değil, bir “dik duruştur.” Acıyı çekilebilir kılan şey, onun elbet bir yerde
biteceğine olan inançtır. İşte o dik duruşun temelini bu inanç oluşturur.
Ama acı bitmez ise inanç sarsılır. Duruş yana kaymaya başlar
ve insan duyduğu acıya adapte olur, tepkisizleşir. O eşik aşıldığında artık her
şey bulanıktır. Toplum, bulanık bir görüntüye karanlığı tercih eder ve
gözlerini kapatır. Bu her türlü suç unsurunu ve vicdana aykırı faaliyeti meşru
kılar. Bu durum aynı ağır yaralı birinin antibiyotik değil morfin istemesine
benzer. Çünkü yaranın iyileşmesindense onu hissetmemek daha caziptir.
Ama burada fiziksel acıdan bahsetmiyoruz, bunca katliamın,
patlamanın, cinayet ve linçin yarattığı acıdan söz ediyoruz. Üzerinde
yaşadığımız coğrafya bugüne kadar bir sürü savaş, medeniyet, kültür gördü. Ama
şu an içinde bulunduğumuz psikolojiyi bizden önceki başka bir toplumda görmüş
müdür bilmiyorum.
Savaşın bile bir onuru, bazı kuralları varken bugün içinde
bulunduğumuz vaziyet çok acınası. Dünün mazlumuyken bugünün zalimleri olarak
acınası bir acımasızlığın pençesindeyiz.
Bir gün eve giderken 5-6 köpeğin 1 köpeği köşeye
sıkıştırdığını görmüştüm. Başta titrek adımlarla geriye doğru yürüyen köpek
kaçışın olmadığını anlayınca sinirli bir şekilde karşısındaki gruba hırlamaya
başlamıştı. En sonunda hırlamanın da fayda etmeyeceğini anlayınca var gücüyle,
belki de içindeki son dirençle diğer köpeklere saldırmaya başladı. Direk
karşısında duranın boynunu ağzına aldığı gibi var gücüyle ısırmaya başladı
ancak diğerleri de hemen onun üstüne atılmıştı. Sonuç olarak köşeye sıkıştırılan
köpeğimiz bu kavgayı kaybetmiş ve ağır yaralar almıştı.
İşte bizim acınacak olan halimiz ise o köpek kadar
olamayışımız. İçgüdülerimizi bile köreltecek kadar korkak oluşumuz. Şayet o
köpeğin yerinde biz olsaydık can havliyle karşıdaki gruba saldırmak yerine
onlara katılır, başka köşeye sıkıştırılacakları bulur ve bundan haz duyardık. Aynı bugün
yaptığımız gibi.
İnsan karakteri aynı omuriliğe benzer. Omurilikteki 1
milimetrik bir kayma bile duruşunuzu bozup sizi felç edebilir. 1 milimetre,
size başkalarının karşısında diz çöktürebilir. O yüzden ona iyi bakın ki
duruşunuz bozulmasın.
Kabil