25 Ağustos 2016 Perşembe

Sıfır Noktası


Hatırlayamadığım kadar derin derin şeyler var. İfşası infilak etkisi yaratacak itiraflar, bir ton utanç, sahte sözler ve ustaca ihanetler var. Bu şeylerin fırtınasında alabora olmaya ramak kalmış bir tekne gibi zihnim. Bütün yelkenleri yırtılmış, bir hayli su almış ve son bir dirençle batmamaya çalışan bir tekne gibi. Şimşekler, sanki onlardan bir şey çalmışım da onun intikamını alıyorlarmışçasına çakıyor tepeme tepeme. Nerde duydum hatırlamıyorum; hortumların mı kasırgaların mı ne, bir sıfır noktası varmış. Tam içiymiş, tam ortasıymış bu nokta. Fırtına orda yokmuş. Fakat o noktaya ulaşmak için fırtınanın şiddetinin en fazla olduğu yerden; yanından oraya girmek gerekirmiş. Bu sözler hatırımda canlandıktan sonra rotamı belirleyip oraya doğru yol alıyorum. Yaklaştıkça yıkım artıyor. Daha bir öfkeyle savuruyor fırtına beni oradan oraya. Oraya yaklaşmaya çalıştıkça daha fazla kaybediyorum. “Sanırım kaybedecek bir şeyim kalmadı, mücadele de boşa gibi görünüyor. Acaba kendimi bıraksam da artık alabora olmanın keyfini mi sürsem?” Derken çevremdeki o korkunç uğultu susuyor. Rahatsız edici bir sessizlik. Galiba geldim. Sıfır noktasındayım. Kafamı çevirdiğimde biraz ilerimde bir sandık görüyorum. Nefesimi tutarak ürkek adımlarla sandığa doğru yürüyorum. Kilitli değil. Hatta kapağı hafif aralık. Sahibi var mıdır diye hızlıca etrafa bakıyorum, benden başka kimse yok. Tedirgin bir şekilde elimi uzatıp sandığı açıyorum. İçinden fotoğrafım çıkıyor. Gülümsüyorum. Çünkü bazen itiraflar gülümsetir. Onca yıkım, şimşekler, azgın dalgalar ve aldığım nefes sayısı kadar kaybettiğim şeyler; hepsinin sonu “kendim”. Her şey çok açıktı, ben de cebimden çakmağımı çıkarıp fotoğrafımı yaktım. Sonuçta bunca kötü şeyin, faili meçhul yalanların müsebbibine giden bir ipucu böyle uluorta duramazdı. Küller savrulmaya başlarken bir huzur kapladı içimi. Sıfır noktasında, kendimi sıfırlamanın verdiği bir huzur.  Ufka baktım, ileride kara bulutlar toplanmaya başlamış, yeni gelecek olan fırtınanın haberini veriyorlardı bana. Ağzımın kenarında bir tebessüm belirdi, yavaş yavaş oraya doğru yürümeye başladım.

                                                                                                                                  Kabil

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder